Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERTAN AYDIN

CHP-Gülen ittifakının düşündürdükleri

Gülen hareketinin CHP'ye sunabileceği en değerli şey, siyaset için bir olağanüstü kriz ortamı ve "doğal felaket" zemini yaratarak, seçim ile iktidara gelme ümidini kaybetmiş bir partiye mucizevi bir iktidar imkanı yaratmaktır

17 Aralık'da Gülen takipçilerinin giriştiği başarısız bürokratik darbe sürecinin ardından geçen iki aylık sürede ortaya çıkan en şaşırtıcı gelişmelerden birisi, kendini laikliğin müdafii olarak lanse eden CHP ile Gülen'in dini örgütlenmesi arasındaki açık ittifaktır. Bu yeni dostluğun siyasi amaçları ve zihniyet dünyası, "düşmanımın düşmanı dostumdur" mantığına dayanan ittifakın ötesinde anlamlara sahiptir ve Türkiye'nin demokrasi krizinin aşılması için analiz edilip iyi anlaşılması gerekmektedir.
Önce, laik Kemalist CHP ve dini cemaat ittifakının olumlu yanlarını zikretmekte fayda var. En azından, böyle bir ittifak Türkiye siyasetini uzun yıllar meşgul eden laiklik-irtica ayırımının ne kadar içi boş olduğunu göstermeye yardımcı olacaktır. Her gördüğü başörtülü kadını kendilerine tehdit olarak gören CHP'nin obsesif laikçi seçmeni için Fethullah Gülen cemaatinin ablaları şimdi sevimli birer siyasi aktör ve müttefik haline gelecektir.
Diğer olumlu bir yan ise, Türkiye'deki muhafazakâr camianın ne kadar çeşitli ve çoğulcu bir mozaik olduğunun anlaşılıyor olmasıdır. Bu süreçte muhafazakâr insanlar içinde önemli olanın kişinin Allah ile olan ilişkisinin siyasi olarak kullanılması değil, kamusal alanda siyasi ahlak, hukuk ve anayasal ilkelere sadakatin farkına varılmasıdır. Artık AK Parti seçmeni, herhangi bir bürokratik kademede Türkiye'de yaşayan tüm grupların temsilinin önemine samimiyetle inanmaktadır.
Ancak, CHP ile Gülen örgütü ittifakının zihniyet dünyasındaki ortaklıkları Türk siyasetinin sağlıklı bir yapıya kavuşmasının önündeki engellerden bır kısmını da açığa çıkarmaktadır. Bunlardan birincisi, hem CHP ve hem de Gülen örgütü tarafından kutsanmış mesiyanik bir amaç uğruna demokrasinin kuralları, hukukun üstünlüğü ve katılımcılık gibi ahlaki ilkelerden vazgeçmenin meşrulaştırılmasıdır. 1930'ların tek parti CHP yönetiminin Recep Peker gibi ideologları da, tıpkı şimdiki Gülen medyası gibi görünürde demokrasiden ve halkın iradesinden bahsetmekteydiler.
Ancak, gerek o zamanki CHP diktatörlüğü ve gerekse gelecekte tahayyül edilen Gülen diktatörlüğü için bu halkın iradesi, adil ve çoğulcu bir demokrasiyle belirlenmeyecekti. Zira bir yandan halka ve onun kararlarına güvenilmezken, diğer yandan da "bu halk ve ülke için gerekenin ne olduğunu en iyi biz biliriz" söylemi ile tahayyül ettikleri ideale halkı zorla ulaştırma saplantısı görülmektedir.
Mesiyanik siyaset

CHP için bu amaç, kendi jakoben elit yönetimleri altındaki çağdaş, ilerici ve dinden arındırılmış laik toplum idi.
Gülen cemaati ise net bir şekilde açıklamasa da, ülkenin Fethullah Gülen'e biatlı seçilmiş şakirtler tarafından yönetildiği bir muğlak ütopya hedeflemektedir. Gülen örgütünde, kısmen amaç muğlaklaştırılmış ve gizemli hale getirilmiş olduğu için, onların gözünde "hizmet cemaati"ne sadakat belli açılardan amacın kendisinden de önemli hale gelmektedir. Dahası, bu örgütün iptidai istihbarat ve casusluk yöntemleriyle siyaseti dizayn etme girişimi bir yandan toplum üzerinde enformatik şantaj ve tahakküm oluştururken, diğer yandan Türkiye kamuoyunun karşısına konuşulması ve diyaloğa girilmesi imkansız bir siyasi aktör çıkarmaktadır. Gerek tek parti CHP ideolojisi ve gerekse bugünkü Gülen hareketi ilkelerini ve amaçlarını demokratik bir kamu alanında tartışmaktan ve eleştiri almaktan kesinlikle kaçındıkları için ideolojilerini bir lider kültü etrafında kurmaktadırlar.
Ancak, 1938 sonrası şedid Kemalizm için lider "kendilerinin yorumladığı bir Mustafa Kemal" olduğu için onlara karşı farklı Kemalizm yorumlarıyla mücadele etmek mümkün olmaktaydı.
Gülen Cemaatinde ise halen hayatta olup, her türlü detaya hâkim bir lider olduğu için farklı Gülenist ideolojilerle eleştiri getirme imkânı da bulunmamaktadır.
Gülen'e yönelik diğer Nurcu camialardan gelen eleştirilerin hiçe sayılması ise Gülen grubu ile Nurculuk arasındaki ciddi kopuşun bir işareti olarak okunmalıdır. Buna ek olarak, bugün Gülen takipçileri arasında ortaya çıkan "adanmış ruhlar" diye tanımlanabilecek misyoner Şakirt tiplemesi, kısmen 1930'larda halkevleri ve köyevleri projesi ile CHP'nin yaratmaya çalıştığı misyoner elit projesine benzemektedir. Her adanmış ruhun aynı zamanda bir "aldanmış ruh" veya "aldatan ruh" kategorisine de girebildiği bu ortam, cemaat üyelerinin takiyye yeteneklerini de perçinlemektedir. Türkiye'de çok küçük bir takipçi potansiyeline sahip ve gittikçe kendini toplumun diğer kesimlerinden izole eden Gülen hareketinin CHP'ye sunabileceği en değerli şey, siyaset için bir olağanüstü kriz ortamı ve "doğal felaket" zemini yaratarak, seçim ile iktidara gelme ümidini kaybetmiş bir partiye mucizevi bir iktidar imkanı yaratmaktır. Ancak, böyle bir ittifak, her dört seçmenden birinin oyuna sahip olan CHP için pek çok riski de barındırmaktadır.
Cemaat üyesi polis ve savcıların, CHP tabanının hassasiyetle takip ettiği Ergenekon ve Balyoz davalarındaki usulsüzlüklerin arkasındaki isimler olduğunu herkes bilmektedir. Daha da önemlisi, her türlü elitizmi ve demokrasi konusundaki zaafiyetlerine rağmen CHP neticede şeffaf bir kitle partisi olmak zorundadır.
Gülen örgütü ise, liderlerinin Amerika'daki ikameti sırasında adeta Amerika'daki envanjelik Hıristiyan tarikatların komplocu, ırkçı ve mesiyanik ruh halinin kendilerine bulaşmasıyla, bir kitle partisi için kabul edilemeyecek bir yapıya sahiptir. Bu anlamda, Kılıçdaroğlu, AK Parti hükümetini devirme sevdasıyla giriştiği bu Cemaat ittifakı neticesinde kendi tabanında ciddiye alınması gereken bir hoşnutsuzluğada yol açacaktır. Bu hoşnutsuzluk, nihilist ve irrasyonel bir Erdoğan düşmanlığı ile şimdilik örtülmektedir.
Sonuç olarak, tüm zihinsel ve taktiksel ortaklıklara rağmen, barındırdığı yapısal çelişkiler bir CHP ve Gülen ittifakını şimdilik kısa vadeli bir strateji kılmaya mahkum gözükmektedir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA